Bayramlar, barış günleridir. Gelin görün ki, bizde bayramlar kavga günlerine dönüştü: Ramazanda, Fitre ve Zekât; Kurban Bayramı’nda ise deri kavgaları insanlarımızı canından bezdirdi. Biz böyle bayramlar yaşamadık, çocukluğumuz da, gençliğimizde… Kavgasız, gürültüsüz bayramları özlüyorum; aile içinde mirasçılar arasındaki; toplumun çeşitli kesimlerindeki kavgaları ve kırgınlıkları asla onaylamıyorum. Bir hoşgörüsüzlük, acımasızlık, sevgisizlik, saygısızlık egemen oldu toplumumuza. Bayramları zehir ediyoruz birbirimize. * Üstüne üstlük dünyayı kasıp kavuran bir pandemi yaşarken; toplum olarak derin ve önlenemeyen sorunlara, acılara ,aile düzenimizi, siyaseti-ekonomiyi-sosyal yaşamı altüst eden bir süreci yaşıyoruz. Oysaki bayramlar ayrıcalıklı günlerdir. Ne ki, o güzelim günleri sıradanlaştırdığımızın ayırdına varamıyor; bunun tedirginliğini bile duymuyoruz. Coşkulu ve arzulu konulu komşulu ziyaretleriyle mutlu bayram günlerini gerilerde bıraktığımızı düşünüyor; o güzelim yıllara özlem duyuyorum. Bayramlar, sıradanlaşan günlerimizi renklendiren, gündelik yaşamın sıkıntılarını unutturan; insanları hoşgörü ve sevecenlikle birbirine yakınlaştıran ayrıcalıklı günlerdir. Yazık ki bu özel ve güzel günler kavga, şer ve hır gür ortamında kutlanır oldu. Bayramlar toplumda sevgi ve saygıyı geliştiren, dostlukları pekiştiren gelenek ve görenekleri yaşattığımız sayılı günlerdir. Nicedir, bu hasletleri unutup bayramları da sıradan günlere çevirdiğimizi kim yadsıyabilir? Uzun yıllardır bayramlar 9 gün bayramına dönüştü, bayramdan kaçmak, tatile gitmek moda oldu. * İçtenlikli sevgi ve saygılarla yüklü, dostlukları pekiştiren, günlerimizi güzelleştiren bayramları özlüyorum. Yere bakan yürek yakan, yüze gülüp arkadan kuyu kazan, içten pazarlıklı insanlarla bayramların güzelliğine gölge düşüyor. Ve kavgasız bayramlara özlem duyuyorum. Bayramlarda yaşanan acılar unutulmuyor; her bay- ramda acılar tazeleniyor, o acıyla kavruluyor insanlar. Eller bayram ederken yüreği yanan içi kan ağlayanlar bunlar… Bayramı da, acıyı da en iyi anlayan onlar… * Bayramlara özgü gelenek ve görenekleri özlüyorum. Eskiye bağlılık değil bu; onları çağcıl kılamaz mıydık, diye düşünüyorum. Pek çok ananeyi yok ettik. Bayramlar, bu yüzden hüzün veriyor bana. Varsa yoksa bencillik, bireysellik ve ‘banane’cilik… Evet, insanlarımız toplumsalı yeğlemiyor şimdilerde, kendini düşünüyor. Gelecek endişesi de yok, günlük yaşıyor… * Hayatın bir bayram olmadığı kesin. Ama her günümüzü, bayram günlerinin coşkusuyla, sevinciyle yaşayabilir; pekâlâ mutlu olabiliriz. Bu bizim elimizde. Yeter ki, sevmesini, paylaşmasını ve dayanışmayı bilelim. Başkalarının mutluluğunu kıskanmaz, kendimiz gibi yaşamayı öğrenir ve benimsersek, küçük şeylerle yetinmeyi ve mutlu olmayı başarırsak asıl bayramın bu olduğunu o zaman anlarız…