ATATÜKÇÜ’YÜZ BİZ ! İki bin on üç ilaç gibi gelir /Ki limon sıkmazlarsa aşımıza/ Neydi o fe-laketler geçen yılda/ Akla zarar işler bu başımıza/Gelenlerden almışsak dersimizi… (YOK BÖYLE BİR DURUM) ! Ezber bozacak bir yıl diyorlar ya/ Züğürt tesellisi ezber mi kaldı/ Cum-huriyet Atatürk yara aldı/ İnancımızı yitirdikten sonra… ( KİM KİME DUM DUMAYDIK) Gafletteymişiz geçen on yıllarda/ Seçimden seçime nutuklar attık/ Bu millet adam olmaz deyip yattık/ Ömürler boşa geçmiş o yollarda… (BELLİ OLDU İFLAH OLMAYIZ ASLA !) Düzen nasıl değişir işte gördük/ Umutlar iki bin on dörde kalmış/ Lideri şimdiden bir telaş almış/ Bu teslim bayrağıdır hemen çözdük… (DEMOKRASİ BU DEĞİL) Durmak yok şimden sonra koşmalıyız/ Nefesimiz yetip hedefe gidene dek/ Genç yaşlı demeden kadın ve erkek/ Tek yumruk tek ses olup coşmalıyız… (KIRILARAK ama EĞİLMEDEN) Bu yıl Saatli Maarif Takvimi aldık eve.
İlk günün arka yazısı şöyle : YENİ YIL…, “Hoş geldin yeni yıl/İyilik güzellik mutluluk getir bize/Bol ekinli tarla-lar/Çalışan fabrikalar tüten bacalar/ Hoş geldin yeni yıl/Neşeli sağlıklı günler getir bize/El ele diz dize gönül gönüleyiz/Umut bağladık size” Ne masum dilekler bunlardeğil mi? Yitirdik bu hasletleri. Kimimiz birile-ri, kimimiz öteki. Şimdi neden böyleyiz peki ? Şair Yaşar Faruk İnal bu şi-irinde bu soruya yanıt veriyor ya; açılımı şöyle; bu cennet ülkede bizi yönetenlerin yabancılaştırmasından dolayı demek en doğrusu… Dün sabah bunları düşündüm. Gece geç yatıp sabah erken kalkmak durumum dolayısıyla uyku mahmuruydum oysa. Bir süre sonra kav-radım durumu:”Bizim eve yeni yıl hiç uğramamış daha. Sıradan bir gün…!” diyen yazara hak verdim.
Ben hâlâ 2012’deydim. Mutaden bilgisayarımı açtım kahvaltıdan sonra. E-mail kutum, facebook’um yeni yılımı, doğum günümü kutlayan iletilerle dolmuş. İlk kutlama Yaşar Karaman’dan geldi.” Mustafa Abi, yeni yaşını kutluyor, sağlık ve mutluluklar diliyorum. Selam ve sevgiler. (Aynı günde doğmuşuz.” Ona şu yorumu yaptım: “tşk. ilk nüfus cüzdanımda 11 temmuz 1944 idi. yaşımı büyüttüm, 1 0cak 1940 oldu. Asıl doğum günümü ve yılını ise annem hatırlamıyor. Rivayetler muhtelif,gerçeğe en yakını 29 ekim 1939. senin gününü de kutluyorum. verimli çalışma, güzel günlerle geçsin. M.Tayyip Uslu şöyle der: “Aslolan öldüğümüz değil, yaşadığımızdır.
iyi yıllar” Ben Cahit Sıtkı gibi düşünüyorum: “Her mihnet kabulüm/Yeter ki gün eksilmesin penceremden” Aslında yaşam bir masldı.Ama, örneğin Döndü Açıkgöz, “yaşadıkça masal olmadığını öğrendim.” diyordu bir iletisinde. Bu masalın biri de Necatigil’in şu şiirinde var: BİR EV BİR ÇOCUK Gençten bir adamdı /Hikayesi gayet kısa. /Yıllar yılı tek başına yaşadı Bir gün rastladı bir kıza / Düşündüler, birlikte yürüseler / Ömür geçiyor nasılsa. / Şimdi içine bir ev, bir de çocuk girer /Aşkları yazılsa.” Necatigil’in arada şiirinde bir grup dizesi de şöyledir: “Zorluklar varsa arada/İnsansın! /Engellere harcanmayan güçler ne güne / Dayat ki, yaşadığını anlayasın! ! ! ! ! ! ! ! “ Şair hemşehrimiz Zihni T. ANADOL, bu direnişi şöye dizeleştirmiş: “Kan kusarken bile, /Sizleri düşünüyorum dostlarım /Kan kusarken bile, /Hiçbir zaman düşmedim /Melankoliye. /Avurtlarım çökük/Midemin üstünde, /Bir kere bile kaldırmadım / Ellerimi gökyüzüne”… Yaza yaza, okuya düşüne yaşarken;kutlamalarıyla beni mutlu eden dostlarıma sevgi dolu bir Türkiye’de yaşamı paylaşmak için direnmeyi öğütlüyorum. Daha nice yıllara…
HAYROLA DEMEYİN/ BENİ DİNLEYİN/ YORGUN ARGIN DEĞİL( BİR AY SABREDEMEDİM/ EL ÂLEM AYA GİDERKEN/ BİZ BARİ KALMAYALIM YAYA” Yeni yılınız kutlu olsun