Akciğer Kanseri Farkındalık Ayı kapsamında istatistiksel veriler paylaşan Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Ufuk Yılmaz, Türkiye’nin erkeklerde görülen akciğer kanseri vakası sıralamasında 1. olduğunu belirtti.
Medicana International İzmir Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Ufuk Yılmaz, Akciğer Kanseri Farkındalık Ayı kapsamında önemli bilgiler paylaştı. Dünyada ve Türkiye’de akciğer kanserinin oldukça yaygın bir kanseri türü olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Yılmaz, Türkiye’nin erkeklerde görülen akciğer kanseri vaka sıralamasında 1. olduğunu ifade etti.
Erkeklerde Türkiye, kadınlarda Macaristan
Akciğer kanserinin özellikle erkeklerde 1. sırada kanser türü olduğunu ifade eden Prof. Dr. Mehmet Ufuk Yılmaz, “Türkiye, erkeklerde 100 binde 41.7 ile bu konuda dünya 1.’si. Kadınlarda ise akciğer kanserindeki dünya 1.’liği Macaristan’a ait. Sigara ile olan mücadelemiz 2008 yılından beri devam ediyor. Bu konuda çok önemli gelişmeler sağlandı ama 2016-2019 yılları arasında yapılan istatistiklere göre sigara içenlerin sayısının maalesef arttığını görüyoruz. Sigara ile akciğer kanseri ilişkisi çok güçlü şekilde kurulduğuna göre, erkeklerin de yoğun şekilde sigara içtiğini düşünürsek erkeklerde 1. sırada olmamızın sebebi kendiliğinden ortaya çıkıyor. Sigara ile mücadelede başarı kazanmış ülkelerde erkeklerde akciğer kanseri oranı düşerken, bu mücadelede başarılı olamamış ülkelerdeki oran hala yüksek seviyelerde devam ediyor. Türkiye de bu örneklerden bir tanesi” dedi.
“Elektronik sigara ve nargileden uzak durmalıyız”
Akciğer kanserine neden olan sigaranın yanında nargile ve elektronik sigaraların da unutulmaması gerektiğini dile getiren Prof. Dr. Yılmaz, “Örneğin elektronik sigara, bir sigara değilmiş gibi lanse edilse de aslında sigaradaki kanserojen maddeleri içerebilen bir ürün. Elektronik sigaradan ve nargileden uzak durmalıyız. Ülkemizin bazı bölgelerinde çevresel olarak asbeste maruz kalmak da akciğer kanserine yakalanma riskini artırıyor. Sigara ile birlikte asbeste maruz kalınırsa bu oran 50 kat artıyor. Ev içi ve ev dışı radon miktarı ile ilgili araştırmaların neticelendirilerek özellikle ev dışı radon miktarının yüksek olduğu alanların neresi olduğu saptanmalı ve halkımızın bu radyoaktif maddelere maruziyetinin azaltılması yolunda tedbirler alınması gerekiyor” diye konuştu.
“Hem önlenebilir hem tedavi edilebilir”
Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Ufuk Yılmaz, akciğer kanserinin hem önlenebilir hem de tedavi edilebilir bir hastalık olduğuna da değindi. Yılmaz, şöyle konuştu: “Akciğer kanserini önleyebiliyoruz, çünkü nedenini biliyoruz. Genellikle nefes yoluyla alınan başta sigara, nargile gibi maddelerin kullanılmasını bırakarak akciğer kanserini önleyebiliriz. Son yıllardaki gelişmelerle birlikte akciğer kanseri, tedavi edilebilir bir hastalık haline geldi. Özellikle erken evrede teşhis konulduğunda zaten tedavi edebiliyorduk ama geç evrede teşhis ettiğimiz bir grup hastada da gerek akıllı ilaçlar gerekse bağışıklık sistemini modüle edici tedavilerle şifaya yakın neticeler elde edebiliyoruz. Akciğer dışında başka organlara da yayılımlarını yapmış fakat bazı önemli ilaçlara aday olduğunu, fayda görebileceğini gösterir testleri pozitif olan hasta gruplarında 4. evre akciğer kanseri olmasına rağmen uzun süreli yaşam şanslarını sağlayabildik.”
“Akciğer kanserine özgü bir yakınma yok”
Akciğer kanserine özgü belli başlı bir yakınma olmadığını, akciğer hastalıklarıyla ilgili tüm hastalıkların yakınmalarının aynı olabildiğini kaydeden Yılmaz, “Maalesef akciğer kanserinin erken teşhisini sağlayacak, akciğer kanserine özgü bir yakınma yok. Akciğerim tüm hastalıklarının yakınmaları öksürük, nefes darlığı ve göğüs ağrısı ile başlıyor. Bu nedenle kansere karşı spesifik bir yakınma yok. Bu yakınmalarla hekime başvuran bir hastada erken tanı çok mümkün olmuyor. Dünyada izlenen yol, erken tanı amacıyla yüksek risk gruplu hastalarda düşük dozlu tomografik tetkikler uygulanmasıdır. Bu tetkiklerin belli periyodlarla yapılıp kanserin erken teşhisinin sağlanması amaçlanıyor. Ülkemizde de bunun bir proje haline getirilmesi gerekiyor. Sağlık Bakanlığımızdan, bir proje kapsamında yüksek risk taşıyan hastalarımıza bu imkanın sunmasını bekliyoruz” ifadelerini kullandı.