Egeli bilim insanları, Türkiye’de bir ilke daha imza atarak radyo vericisi ile su yılanlarının takibini yapmaya başladı. Proje yürütücüsü Prof. Dr. Dinçer Ayaz, “Bu proje Türkiye’de ilk kez yapılan bir araştırmadır. Radyo vericisi takılan su yılanları, bir yıl boyunca izlenerek yılın hangi dönemlerinde aktif oldukları, kış ve yaz mevsimini nerelerde geçirdikleri, habitat özellikleri, yaşam döngüleri ve yıl içindeki aktiviteleri hakkında bilgi sahibi olunması amaçlanıyor” dedi.
Ege Üniversitesi Çevre Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Dinçer Ayaz, Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Zooloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kerim Çiçek ve Arş. Gör. Yusuf Bayrakcı tarafından yürütülen, TÜBİTAK destekli proje kapsamında, Türkiye’de ilk defa yılanların radyo vericisi ile takibini yapıyor. Proje ile Türkiye’deki önemli sulak alanlar arasında bulunan Denizli’deki Işıklı ve Afyonkarahisar’daki Karamık göllerinde “Yarı Sucul Yılan” ve “Damalı Su Yılanı” olarak bilinen türlerin ekolojileri ve biyolojileri araştırılıyor. Radyo vericisi takılan su yılanları, bir yıl boyunca izlenerek yılın hangi dönemlerinde aktif oldukları, kış ve yaz mevsimini nerelerde geçirdikleri, habitat özellikleri, yaşam döngüleri ve yıl içindeki aktiviteleri hakkında bilgi sahibi olunması amaçlanıyor. Prof. Dr. Ayaz’ı ziyaret edip çalışmalarıyla ilgili bilgi alan EÜ Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak, “Önemli bilimsel çalışmalarıyla üniversitemize ve ülkemize katkı sağlayan hocamızı ve ekibini tebrik ediyorum. Ege Üniversitesi Rektörlüğü olarak akademisyenlerimizin yürüttüğü bilimsel çalışmaların her zaman destekçisi olduk ve olmaya da devam edeceğiz” diye konuştu.
“Her yılan türü zehirli değildir”
Yapılan çalışmalar ile ilgili bilgi veren proje yürütücüsü Prof. Dr. Dinçer Ayaz, “Yılanlara taktığımız vericilerin ömrü bir yıllık. Yılanlar, soğukkanlı hayvanlar olduğu için genelde Mart ayının sonundan itibaren aktif hale gelerek kış uykusundan uyanırlar. Mart ayından Eylül ayına kadar da aktiftirler. Bu hareketli dönemde en az ayda iki kez kontrollerini sürdürüyoruz ama kış uykusuna yattıklarında bir aylık periyodlar ile izlemeye devam ediyoruz” dedi.
Yılanlar ile ilgili halk arasında yanlış kanaatler olduğunu söyleyen ve karşılaştıkları zorluklara değinen Prof. Dr. Ayaz, “Özellikle su kuşları ve yırtıcı kuşlar, besin olarak bu yılanları tüketiyorlar. 32 yılana verici taktık, 2 tanesini yırtıcı kuşların yuvalandığı yüksek sarp kayalıklarda ve leyleklerin yuvasında bulduk. Bunun yanında yılanları tehdit eden bir diğer faktör ise insan. Her yılan türü zehirli değildir. Arazide özellikle yılanların zehirli olduğuna dair bir önyargı var fakat su yılanları zehirsizdir. İnsanlar, gördüklerinde yılanları öldürüyorlar. Arazide özellikle bu önyargıyı yıkmaya çalışıyoruz. Yöredeki ilkokullarda, köylerdeki kahvehanelerde bilgilendirme toplantıları yapıyoruz. Oradaki kişilere bir ön test veriyoruz. Yılanlar ve bölgede yaşayan sürüngenler hakkında bazı sorular soruyoruz. Yaptığımız bu ön testten elde ettiğimiz bilgilerden sonra yılanlar hakkında bilgi veriyoruz. Daha sonra ise son testi yapıyoruz. Son test ile ilk testi karşılaştırdığımızda gerçekten çok büyük farklılıklar görüyoruz. Önemli olan burada yılanlara olan önyargıları yok etmek. Çünkü yılanlar ülkemizdeki biyoçeşitliliğin önemli bir parçasıdır. Biyoçeşitliliğimizi ne kadar çok koruyup sahiplenirsek geleceğe o kadar çok zenginlik bırakmış oluruz” diye konuştu.
“Proje Türkiye’de bir ilk”
Projenin Türkiye’de bir ilke imza attığını söyleyen Prof. Dr. Ayaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu proje Türkiye’de ilk kez yapılan bir araştırmadır. Proje sonunda elde edilen bilgileri duyurmak için Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü, sivil toplum kuruluşları ve bunların taşra teşkilatlarıyla toplanarak bir günlük çalıştay yapacağız. Bunun yanında su yılanlarının habitat özellikleri ve tercihleri ile ilgili değerlendirmelerde bulunacak olan ekip, tüm bu sonuçlar ışığında sulak alanların restorasyon ve planlanma süreçlerinde bu türler için yapılması gereken faaliyetler ve alınabilecek önlemler hakkında çıkarımlarda bulunulabilecek. TÜBİTAK 1001 kapsamında desteklenen projemizi Avrupa Herpetoloji Kongresi’nde bildiri olarak sunmayı planlıyoruz. Biyoçeşitlilik projelerini destekleyen TÜBİTAK’a teşekkür ediyoruz.”