İsveç’te yaşayan dünyaca ünlü Kuşadalı caz müzisyeni Muvaffak Falay, 30 Ağustos’ta 89 yaşını doldurdu.
Türkiye’de Mafi, Avrupa ve ABD’de Maffy olarak adlandırılan 1930 doğumlu Türk müzisyen 90 yaşının ilk saatlerini yakın dostlarıyla birlikte karşıladı. Müzik hayatına Kuşadası’nda başlayan, ünlü Kuşadası bandosunda da gençliğinde çalan ve 1956’da aldığı davet üzerine yurtdışına çıkan Muvaffak Falay 1964’ten beri İsveç’te yaşıyor. Tanınmış caz müzisyenleriyle birlikte sahneye çıkan Muvaffak Falay, Dizzie Gillespie’nin hayranlığını kazanmış bir sanatçı. Dünyaca ünlü caz trompetçisi Dizzy Gillespie’nin, Down Beat adlı dergide yayımlanan yazısında, 1956’da Ankara’da dinlediği Muvaffak Falay’ı caz dünyasının ünlü trompetçileri ‘’Miles Davis ve Roy Eldridge ile kıyaslanabilecek bir trompetçi’’ diye değerlendirmesi büyük yankı uyandımıştı.
1960’ta Kurt Edelhagen’in yönettiği Köln Radyo Caz Orkestrası’na katılan Falay, bugün hâlâ gelmiş geçmiş en önemli büyük caz orkestralarından biri kabul edilen Kenny Clarke-Francy Boland grubuyla da çaldı. Bu orkestranın ‘’Jazz is Universal’’ adlı albümün kapağında Muvaffak Falay’ın kimliğini temsilen Türk Bayrağı’na yer verildi. Kuşadası’nda doğup, büyüyen ve Kuşadası bandosunda Trompet çalan Muvaffak Falay’a vefa gösteren Kuşadası Belediyesi 2011 yılının Haziran ayında Muvaffak Falay’ın bir heykelini çocukluğunun geçtiği mahallenin girişindeki kavşağa dikmişti.
Efsanevi caz ustası Muvaffak Falay, müziğe büyüdüğü Kuşadası’nda 1942 yılında başladığını anlatarak, “Babam Kuşadası’nda ziraat müdürüydü. Ben o zamanlar İzmir Karşıyaka’da oturuyorum. Annem işleri olduğu için devamlı Ankara’ya gidiyordu ve bana sen babanın yanına git diyordu. Kuşadası’na kısa pantolonla geldim. O zamanlar Kuşadası küçücük bir yerdi ama cennetti. Ziraat müdürü Fuat Falay’ın oğluydum. Babam vazifesinin başında olduğu için ben arkadaşlarımla dışarıda oynamaya çıkardım. Her zaman gidip bahçesinde oyunlar oynadığımız kahvenin içinde bir gün kocaman kilitleri olan, zincirlerle çevrelenmiş bir dolap gördüm. İçinde sazların saklandığı bir dolapmış bu. Müziğe, cennet gibi bir yer olan Kuşadası’nda başladığım için kendimi çok şanslı hissediyorum” dedi.
– Yaşarken büyüdüğü Kuşadası’na 2011 yılında heykeli dikilmişti
Kuşadası’nın ünlü ve tarihi bandosunun kendisi için ayrı bir önemi olduğuna dikkati çeken 89 yaşındaki Falay, müziğe başlamasına yol açan o unutulmaz günlerle ilgili şunları söyledi: “Kuşadası’nda bir gün, bando takımını kurmak için İzmir’den bir hoca geleceğini öğrendik arkadaşlarla. Sevinçten ve heyecandan havalara uçtuk. O zamanlar 12 yaşlarındaydık. Üç ay boyunca arkadaşlarımla birlikte sürekli çalıştık. Bando takımında kendimize bir yer kapabilmek için sürekli çalıştık, çaldık. Üç ay sonunda enstrümanlarımızla birlikte tam bir bando takımıydık. Bayramlarda ve özel günlerde bando takımı olarak görev alıyorduk. Karşıyaka’da otururken bizim evde piyano vardı. İki ablam piyano çalardı klasik, Bach, Motzart çalarlardı. Ağabeyim çok güzel mandolin çalardı. Babam flüt çalmış zamanında. Büyük ablam keman da çalardı. Müziğe tutkulu bir aileden geldim. Müzikle iç içe yaşamış bir aileden geldim. Bu yüzden müziğe küçüklükten gelen yetenek ve aşinalığım sayesinde, bando takımında da hiç zorlanmadan enstrümanlarımı çaldım. Notayı nasıl öğrendiğimi hiç hatırlamıyorum. Sonradan hala bu görevi yürüten Halil Bereket Bando şefimiz olmuştu. O günleri de unutamıyorum” 1930 yılında Kuşadası’nda doğan ve 1942 yılında Kuşadası bandosunda ünlü şef Halil Bereket ile birlikte başladığı müzik hayatında çok büyük başarılara imza atan Falay, daha sonra İsveç’e yerleşti. dünyaca ünlü trompetçi Falay, “Bu yaştan sonra tek isteğim sakin bir yere yerleşip, Türk ezgilerini armonize etmek ve yetenekli genç trompetçileri yetiştirmek. Kuşadası’na dönmeyi düşünüyorum” demişti. Bu açıklamanın ardından yaşarken büyüdüğü şehre heykeli dikilen Falay, tarifi imkansız bir mutluluk ve gurur duyduğunu söylemişti.