Uzm. Dr. Atiye Ayral, halk arasında kireçlenme olarak bilinen Osteoartrit’in tedavisinde fonksiyonel tıp yaklaşımının önem kazandığını söyledi. Uzm. Dr. Ayral, “Osteoartrit stresten hatalı beslenmeye, hormonal bozukluktan hareketsizliğe pek çok nedene bağlı. Altında yatan nedenler bulunarak yapılacak tedavi planı başarılı olur” dedi.
Kent Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı ve Fonksiyonel Tıp Uygulayıcısı Uzm. Dr. Atiye Ayral, eklemlerde gelişen fonksiyonel ve yapısal bir bozukluk olan kireçlenmenin sakatlığın önemli sebeplerinden biri olduğunu ifade etti. Görülme sıklığının yaşla birlikte arttığını, kıkırdak harabiyeti ile başlayan sürecin eklemin yıpranması ile sonuçlandığını kaydeden Uzm. Dr. Ayral, kireçlenmenin nedenlerini şöyle sıraladı:
“Bedenin maruz kaldığı stresler (aşırı kilo, uygunsuz tekrarlayan hareketler, yaralanmalar), bedenin toksin yükü-asit yükü (İşlenmiş gıdalar ve gluten tüketimi, ağır metaller, sigara), hormonal bozukluk (azalan östrojen hormonu, troid hormon bozuklukları), barsak flora bozuklukları (geçirgen barsak), otoimmün hastalıklar (romatoid artrit, haşimato hastalığı, sedef hastalığı vb.)”
Öte yandan Uzm. Dr. Atiye Ayral, hastalıklara öncelikle tanı koymayı değil, hastalıkların altta yatan nedenlerini bulmayı hedefleyen fonksiyonel tıp yaklaşımının son yıllarda kireçlenme tedavisinde de önemli yer bulduğunu söyledi.
Uzm. Dr. Ayral kireçlenmeye karşı şu önerilerde bulundu:
“Mekanik yükün azaltılması, ekleme binen yükün azalması yanında, inflamasyonun (herkeste meydana gelen ve bağışıklık sisteminin vücudu çeşitli hastalık veya yaralanmalara karşı korumak amacıyla oluşturduğu bir tepki) da azalmasına neden olur. Bilindiği gibi yağ dokusu toksinlerin toplandığı bir çöplük gibidir. Uygun egzersizlerin yapılması, çevre kasları güçlendirerek ve eklemlerin esnekliğini sağlayarak eklem yıpranmasını azaltır. Lenf dolaşımının bozulması toksinlerin eklem etrafında birikmesine ve kıkırdak dokunun beslenmesinin bozulmasına neden olur. Bu yüzden diyette tuzun kısıtlanması, lenf dolaşımını arttıran egzersizlerin ve masajların yapılması yanında, toksik yükü arttıran gıdaların tüketiminin azaltılması önemlidir. Temel nedenin artan inflamasyon olduğunu düşünürsek, antiinflamatuar gıdaların tüketilmesi önem kazanmaktadır. Yeterli Omega-3 alımı, zerdeçal ve zencefil ile yemeklerin zenginleştirilmesi, quersetin ve flavinoidllerden zengin meyve ve sebzelerin tüketilmesi gereklidir. Vücutta inflamasyonu tetikleyen glüten ve süt ürünleri başta olmak üzere, rafine şeker ve yapay tatlandırıcılar, işlenmiş etler, trans yağlar ve omega-6 içeren bitkisel yağlar tüketilmemelidir. Yeterli dozlarda vitamin D ve K2 takviyesi alınması kalsiyumun barsaklardan emilmesi ve kemikte oturması için şarttır. Tip 2 kollajenden zengin gıdalar (kemik suyu, balık, tavuk, yumurta) tüketilmelidir. Ayrıca vitamin C eksikliğinde kollajenler arasındaki çapraz bağlar oluşamaz, sentez baskılanır, sağlamlığı azalır.”