Kamu Emekçileri Sendikası Manisa Şubeler Platformu Manolya Parkı’nda bir basın açıklaması düzenledi. Basın açıklaması Eğitim Sen Manisa Şube Başkanı İsmail Şener yaparken şu ifadelere yer verildi:
Basına ve Kamuoyuna;
5,5 milyon kamu emekçisini ve emeklisi olarak ailelerimizi de kattığımızda 20 milyonluk geniş bir kitlenin geleceğini doğrudan ilgilendiren “toplu sözleşme” görüşmeleri pazartesi taraflar arasında varılan mutabakatla sona ermiştir.
Hemen baştan ifade eldim ki, günlerdir bizden adeta kaçırılan, kapalı kapılar ardında yapılan görüşmelerin ürünü mutabakatın adı “ölümü gösterip sıtmaya razı etme mutabakatıdır.
Hükümet 12 Ağustos’ta yaptığı kamu emekçileri ve emekliler tarafından tepki ile karşılanan ilk teklifini yenilemek için 11 gün boyunca hiçbir adım atmamıştır.
Kamu Görevlikleri Sendikaları Heyetinde yer alan bir konfederasyon olarak, KESK olarak tam 11 gün boyunca, her gün, yeni bir teklifi yapılıp yapılmayacağını, yapılacaksa 4688 sayılı yasaya göre bizim de katılmamız gereken toplantının ne zaman gerçekleştirileceği konularında defalarca girişimde bulunduk
11 günlük sessizlikten sonra Çalışma Bakanlığı nihayet pazartesi günü kamu görevlilerinin geneline ilişkin toplu sözleşme müzakerelerinin sonucunun saat 14.30’da açıklanacağını duyurmuştur.
Yani ne Çalışma Bakanlığı yetkilileri ne de masada “yetkili” sıfatı ile oturan konfederasyon ve sendikalar kapalı kapılar ardında yürütülen müzakerelerin içeriği hakkında 11 gün boyunca tek bir cümle dahi etmemiştir. Ta ki pazartesi günü bir saatti aşan gecikme ile saat 15.45’ta başlayan toplantıya kadar..
Kısacası 5,5 milyon kamu emekçisi ve emeklisi bir “oldubitti” durumu ile karşı karşıya bırakılmıştır. Bu durum bile tek başına 5,5 milyon kamu emekçisine ve emekliye verilen değeri ortaya koymaktadır.
Varılan mutabakata göre;
Hükümetin 12 Ağustos’ta yaptığı ilk teklifin 2022 yılı için sadece 1 puan, 2022 için ise 2 puan, yani toplamda 3 puan artırıldığı mutabakat büyük kazanım ve bir başarı gibi sunulmaktadır.
Oysa masaya “yetkili” sıfatı ile oturanlar ve bu dönem ortak hareket ettikleri konfederasyon 2022 için %21 maaş artışı artı %3 refah payı artı 600 TL önceki dönem kaybı talep etmiştir. Yani 2022 yılı için %39 maaş artışı talep etmiştir. Buna karşın 2022 yılı için altışar aylık dilimler halinde %.5.+%7 maaş artışına imza atmıştır.
Yine 2023 için %17 maaş artışı + %3 refah payı teklifine karşılık altışar aylık dilimler halinde %8 + %6 oranına imza atılmıştır.
Kısacası iki yıl için toplamda %67,2 maaş artışı teklif eden “yetkili” konfederasyon iki yıl için toplamda %26 oranına imza atmıştır.
Teklif ve varılan mutabakat arasında iki yıl için toplamda 41 puan fark vardır. Bunun anlamı 5,5 milyon kamu emekçisinin ve emeklinin en az bir yılının çalınmasıdır.
Öte yandan refah payı talebi yine görmezden gelinmiştir. Bunun yerine hali hazırda sadece sendika üyesi kamu emekçilerinin yararlandığı 3 aylık 135 TL tutarındaki toplu sözleşme ikramiyesi 235 TL artırılarak 400 TL ye çıkarılmıştır.
Söz konusu artıştan sendika üyesi olmayan toplamda en az 1 milyon 800 bin kamu emekçisi ve 2 milyon kamu emekçisi emeklisi yararlanamayacaktır.
Dolayısıyla toplu sözleşme ikramiyesindeki artışın refah payı talebi ile kıyaslanması veya “refah payı vermiyoruz ama toplu sözleşme ikramiyesini artırdık” denmesinin bir karşılığı yoktur.
Ayrıca mutabakatın sunumunda Üç yıl önce bizzat Cumhurbaşkanı tarafından verilen 3600 ek gösterge sözü hakkında “toplu sözleşme dönemi içinde yapacağımız çalışmaları meclise yasa haline getirilmek üzere göndereceğiz” denilmiştir.
Yıllardır kadro bekleyen, bugün sayıları beş yüz bini aşan sözleşmeli personel konusu ise “3+1 sistemi üzerinde çalışacağız” gibi net olmayan, köşeli ‘vaatlerle geçiştirilmiştir.
Kısacası 3600 ek gösterge ve sözleşmeli personel konuların yine suya yazılmıştır.
Kaldı ki 3600 Ek gösterge dahil yetkili konfederasyonun tüm talepleri karşılansa bile yoksulluk sınırının altında kalmaktadır. Bin bir hile ile enflasyon hesabı yapan TUİK’in bile yoksulluk sınırı 2021 Haziranında bir önce ki yıla göre 2000 TL artarak 9332 TL’ye çıkmıştır. Buradan anlaşılacağı gibi öğretmen, hemşire, doktor, polis vb. bir çok meslek grubu yoksulluk sınırının çok altında maaşlarla geçinmek zorunda bırakılmıştır.
Durum ortada olmasına rağmen “çalışanlarımızı enflasyona ezdirmedik, ezdirmeyeceğiz nutukları atılmıştır. Türkiye pandemi döneminde dünyada vatandaşlarına en az, doğrudan yardım eden ülkelerin başında gelmesine rağmen, sefalet oranındaki artışlara gerekçe olarak pandemi harcamaları gösterilmesi de manidardır.
Tüm bunlardan sonra soruyoruz, bu mudur başarı?
Bu ülkede çarşıda, pazarda, mutfakta yaşanan gerçek enflasyon %45’i aşmıştır.
İğneden ipliğe her şeye zam yağmurunun devam ettiği,
Üretici ve tüketici enflasyonu arasındaki makasın tam 26 puan açıldığı, dolayısıyla hayat pahalılığının önümüzdeki dönemde bırakın düşmeyi daha da artacağının açık olduğu koşullara rağmen hiç kimsenin inanmadığı hedeflenen enflasyon rakamlarını temel alan bu mutabakatın neresi başarılı?
Bu mutabakatta:
Kamu emekçilerinin yıllardır yaşadığı gelir vergisi adaletsizliğine son verilmesi yine yok.
Emekli olduğumuzda maaşlarımızın yarı yarıya düşmesine yol açan ek ödemelerin emekliliğe yansıtılması başlığı yine yok.
Farklı adlar altında güvencesiz istihdam edilenlerin kadrolu-güvenceli istihdama geçirilmesi yine yok.
“4/C’li 4/B’liler” olarak bilinen kamu emekçilerinin ek ödeme, emeklilik gibi temel sorunlarının çözümü yok.
Sayıları yüz bini aşan Yardımcı Hizmetler Sınıfının yaşadığı mağduriyetlerin giderilmesi yine yok.
Torpilin, kayırmanın kapısını sonuna kadar açan mülakat sitemine son verilmesi yok.
OHAL KHK’leri ile sorgusuz-sualsiz işinden ekmeğinden edilen kamu emekçilerinin görevine iadesi yine yok.
Kadın kamu emekçilerine yönelik ayrımcılığın önüne geçilmesi için kadın taleplerinin kadın emekçiler tarafından görüşülmesi ve mutabakat metninde ayrı bir başlık altında yer alması yine yok.
Kamu kurumlarında ücretsiz kreşler açılması, söz konusu kreşler açılıncaya kadar kreş yardımı verilmesi yok.
Mutabakatta saymakla bitiremeyeceğimiz daha pek çok temel sorunumuza ilişkin tek bir cümle bile edilmemiştir.
Sonuç olarak ortada taraflar arasında bağlayıcılığı olan bir toplu sözleşme metni değil, 3600 ek gösterge ve sözleşmeli personelin durumu başta olmak üzere çıkmaz ayın son çarşambasına bırakılan bir vaat-temenni metni vardır.
KESK olarak 20 milyonluk devasa bir kitleye sefalet, yoksulluk, güvencesizlik dayatan bu mutabakatı KABUL ETMİYORUZ!
Yıllardır yaşanan kayıplar, biriken sorunlar bu yıl konfederasyonların tekliflerine daha fazla yansımıştır. Bu yıl konfederasyonların maaş artış talepleri başta olmak üzere pek çok talebi ilk defa bu kadar bir birine yakınlaşmıştır.
Ancak bugün altına imza atılan mutabakat metni, taleplerde ortaklaşmadan daha önemli olanın bu talepler için mücadelede ortaklaşmak olduğunu açık bir şekilde ortaya koymuştur.
KESK olarak bu yönde yaptığımız çağrılar, kamu emekçilerini ve emeklilerini daha da mağdur edecek yeni bir “satış” sözleşmesine onay verilmemesi yönündeki uyarılarımız “yetkili” konfederasyon tarafından yok sayılmıştır.
Biz her şeye rağmen sendika-konfederasyon olmanın gereğini yerine getirmeye devam edeceğiz. Hak ve çıkarlarını korumak ve geliştirmekle görevli olduğumuz 5,5 milyon kamu emekçisi ve emeklisinin sesi olmayı sürdüreceğiz.
Bu görev ve sorumluluğun bir adımı olarak tüm kamu emekçilerini kendilerine dayatılan sefalet-yoksulluk ve güvencesizlik mutabakatına karşı tepkilerini göstermek üzere üretimden gelen gücümüzü kullanmaya,
27 Ağustos 2021 Cuma günü bir günlük hizmet üretmeme eylemine katılmaya çağırıyoruz.
Bizleri yıllardır siyasi iktidarın ve yine bu iktidarın Hakem Kurulu’nun iki dudağı arasından çıkacak kararlara mahkûm eden mevcut sisteme karşı grev hakkı ile tamamlanmış gerçek toplu sözleşme sistemi için mücadelemizi sürdüreceğiz.