“İklim Krizine Karşı Avrupa Yeşil Mutabakatı Kapsamında Sürdürülebilir Enerji Finansman Programı” EGİAD organizasyonuyla gerçekleştirildi. Toplantıda, enerji verimliliği, iklim değişikliği, Türkiye Sürdürülebilir Enerji Finansman Programı (TurSEFF) çalışmaları, Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı’nın Türkiye’deki süreci masaya yatırıldı.
Pandemi, deprem, müsilaj, yangın, sel felaketi derken ardı ardına patlak veren doğa olayları dikkatleri hem iklim krizine çevirdi hem de insanlığın bu krize karşı ne kadar hazırlıklı olduğunu sorgulatmaya başladı. Sadece Türkiye değil tüm dünya aynı acı, aynı iklim kriziyle karşı karşıya kaldı. İtalya, İspanya, Yunanistan, Afrika, ABD ve tüm dünya sanki tarihinin en kötü zamanlarını yaşamakta. Bilindiği üzere, ısıyı hapsetmesinden dolayı küresel sıcaklıklardaki artışa neden olan sera gazları, temelde fosil yakıt kullanımı (gerek enerji üretiminde gerek ulaştırmada), ormansızlaşma, endüstriyel prosesler yenilenebilir enerjinin önemini bir kez daha gün yüzüne çıkarttı. “İklim Krizine Karşı Avrupa Yeşil Mutabakatı Kapsamında Sürdürülebilir Enerji Finansman Programı” konulu toplantı ile genç iş dünyasını bilgilendiren EGİAD, bu başlıkların tartışmaya açılmasını sağladı.
“Enerji verimliliği stratejik öneme sahip”
Toplantının açılış konuşmasını yapan EGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Alp Avni Yelkenbiçer, dünyanın gelişmiş ekonomilerinin özellikle son 10 yılda enerji verimliliği yatırımlarını müthiş bir hızla arttırdığına dikkat çekerek, “Ülkemizde de kanun ve yönetmeliklerin bu doğrultuda güncellendiğini ve kamu otoritesinin enerji verimliliği yatırımlarını teşvik etme gayretinde olduğunu söylemek mümkün. Zaten devletin bu kanun ve yönetmeliklerdeki temel amacı da ithalata dayalı enerji kaynaklarına bağımlılığımızı azaltmak ve böylece kalkınma hedeflerine ulaşmaktır. İklim değişikliğinin olumsuz etkilerini artık günlük hayatımızda görüyoruz. Enerji verimliliği, aynı zamanda küresel iklim kriziyle baş edebilmenin olmazsa olmazı. Enerjiyi verimli kullanarak gereksiz enerji tüketiminin önüne geçmek başlı başına bir çevreci eylem. İklim değişikliğine neden olan sera gazlarını azaltmak noktasında enerji verimliliği en etkili yöntem. Kısacası enerji verimliliği sadece ekonomik değil, ekolojik açıdan da stratejik bir öneme sahip. Geçen hafta yayınlanan IPCC Raporu, küresel ısınmaya karşı alternatif enerji kaynaklarına yönelmemiz gerektiğini çarpıcı bir şekilde gözler önüne sermiştir” dedi.
“Daha az karbon üreten ürün ve hizmetler desteklenmeli”
Toplantıya katılan Omega Elektronik A.Ş. Genel Müdürü Mümtaz Bademli ise Yeşil Mutabakat’ın AB’nin İklim Krizi ve Küresel Isınmaya ilişkin yol haritası olduğunu vurguladı. Karbon salınımına ilişkin çarpıcı örnekler de veren Bademli, daha verimli taşıtlar, daha verimli cihazlar ve enerji prosesleri ile karbon salınımının azaltılması gerektiğine dikkat çekerek, “Bir iPhone üretiminden 72 kg, 1 dakika telefon görüşmesinden 57 gr, 1 SMS’ten 0,014 gr, 1GB Mobil Data’dan 3 kg karbon salınımı gerçekleşiyor. Daha verimli taşıt araçları, daha yalıtımlı binalar, daha verimli enerji sistemleri gibi her alanda daha az enerji tüketen, dolayısıyla daha az karbon üreten ürün ve hizmetler desteklenmeli. AB Yeşil Mutabakatı ile karbon ayak izi büyük olan ürün ve hizmetler ek vergi ile karşılaşacaktır. Destek ve yaptırımlar sadece AB’de üretilen mal ve hizmetleri değil ithalat yoluyla AB içinde tüketilen mal ve hizmetleri de kapsamaktadır” ifadelerini kullandı.
“İklim ve kalkınma bir arada olmalı”
Türkiye Sürdürülebilir Enerji Finansman Fonu – TURSEFF Finans Kurumları İlişkileri Müdürü Seyran Hatipoğlu da katıldığı toplantıda, 2021 yılı itibariyle TURSEFF olarak 695 milyon Euro sürdürülebilir enerji finansmanı, 2 bin 131 adet sürdürülebilir enerji projesi, 601 MW toplam kurulu yenilenebilir enerji gücü, 993 bin hanenin bir yılda tükettiği elektrik miktarına eşit enerji tasarrufu, 1.1 milyon otomobilin yıllık karbon emisyonuna eşit emisyon azaltımı yapıldığını kaydetti. İklim krizine ilişkin de değerlendirmede bulunan Hatipoğlu, Temmuz 2021’de son 142 yılın en yüksek sıcaklığının yaşandığına dikkat çekti. Krize rakamlarla bakıldığını ancak insan ve canlıların etkilenmesiyle vicdanların da devreye girdiğini hatırlatan Hatipoğlu, “Dünya Bankası’nın hesaplarına göre bu felaketlerin küresel ekonomiye gerçek maliyeti yılda yaklaşık 520 milyar dolar gibi bir rakama ulaşırken, aynı nedenlerle her yıl 26 milyon insan da yer değiştirerek yoksulluğa sürükleniyor. Oluşacak kayıpları en aza indirmek için, sürdürülebilirliği yatırım tercihlerine entegre etmek tüm finans kurumları için hayati önem taşımaktadır. Önlem alınmadığı takdirde dünya ekonomisinin iklim değişikliği sebebiyle önümüzdeki 30 yıl içerisinde yüzde 18 küçülebileceği bilinmekte. Türkiye’nin bu çerçevede riski ise yüzde 10.3’tür. O yüzden iklim ve kalkınma artık bir arada olmalıdır” diye konuştu.
2010 yılında Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) tarafından başlatılan ve geçtiğimiz haziran ayı itibarıyla 11. yılını tamamlayan Türkiye Sürdürülebilir Enerji Finansman Programı (TurSEFF)’in çalışmalarının aktarıldığı etkinlikte, Yeşil Mutabakat süreci de değerlendirildi. Türkiye’nin yeşil ekonomiye geçişinde çok önemli kilometre taşlarından olan TurSEFF’in, içinde Türkiye için ilklerin de bulunduğu pek çok projenin hayata geçirilmesine katkı sağladığının belirtildiği toplantıda, kurumun bugün itibarıyla toplamda 2 bin 100’den fazla projeye 700 milyon avroya yakın finansman oluşturduğuna da vurgu yapıldı.