Aydın Adnan Menderes Üniversitesi (ADÜ) Uygulama ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü’nden Doç. Dr. Mahir Kırnap organ bağışı ve naklinin önemine dikkat çekti. Kırnap, “Hayatın içinde insanların ne zaman neye ihtiyacı olacağı bilinmez” diye konuşarak organ bağışı ve naklinde merak edilen soruları cevapladı.
Diğer insanların ihtiyaçlarına daha duyarlı yaklaşmanın gerekliliğine halkın ilgisi ve dikkatini çekmek ve organ bağışını arttırmanın son derece önemli olduğunu ifade eden ADÜ Uygulama ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Bölü’nden Doç. Dr. Mahir Kırnap, “Bağışlanan bir organ, bir insanın yaşamını kurtarabilirken, sevenleriyle birlikte onlarca insanın hayatını değiştiriyor. Organ naklinin ne kadar önemli olduğunu bilen İspanya, Fransa ve Belçika gibi ülkelerde, vatandaşlar doğdukları andan itibaren ‘organ bağışçısı’ oluyor. Ülkemizde ise, son yıllarda organ naklinde büyük gelişmeler yaşanmasına rağmen, organ bağışı halen istenen seviyelerde değil. Ülkemizde organ naklinde kullanılacak organlar büyük oranda hastanın yakınları tarafından yapılan canlı organ bağışıyla temin edilirken gelişmiş ülkelerde organ gereksinimlerinin çoğu kadavra donörlerden sağlanmaktadır” dedi.
Organ bağışının bir başkası için yaşama şansı anlamına geldiğine dikkat çeken Kırnap, “Organ bağışına yönelik sağlık iletişimi pratiklerinin önemli olduğu düşünmekteyiz. Halkımızın konu ile ilgili farkındalık düzeyinin artırılması yararlı olacaktır. Ayrıca din adamlarının organ bağışına yönelik özendirici açıklamaları da katkı sağlayacaktır. Konu ile ilgilenen sağlık çalışanlarının, sevilen ve güven duyulan sanatçıların ve daha önce bu sorunu yaşayan ve bağış sayesinde sağlığına kavuşan bireylerin yer alacağı kamu spotlarının etkili olabileceğine inanmaktayız. Organlarını bağışlayan ailelere finansal olarak destek verilmesi, bir başka teşvik yöntemi olabilir” diye konuştu.
“Her ölümden sonra organ nakli mümkün değildir”
Organ naklinin vücutta görevini yapamayan bir organın yerine canlı bir vericiden veya ölüden alınan sağlam ve aynı görevi üslenecek bir organın nakledilmesi işlemi, organ bağışının ise bir kişinin hayatta iken serbest iradesi ile tıbben yaşamı sona erdikten sonra doku ve organlarının başka hastaların tedavisi için kullanılmasına izin vermesi ve bunu belgelendirmesi olduğunu belirten Doç. Dr. Kırnap,”Ülkemizde nakil yapılan organlar, Böbrek, deri, karaciğer, kalp, akciğer, pankreas, ince bağırsak. Nakil yapılan dokular ise kemik, kemik iliği, kornea, kalp kapağıdır. Organ bağışı yapılsa bile her ölümden sonra organ nakli mümkün değildir. Örneğin evde ya da yolda vefat eden bir kimse bağış kartı ve ailesinin rızası olsa bile organları alınamaz. Yalnızca hastane yoğun bakım ortamında tıbben ölümü gerçekleşen insanlardan organ nakli yapılabilir. Yani sıkça duyduğumuz deprem ve felaketlerden sonra cesetlerin organlarının alınması gibi bir durum söz konusu değildir. Bir organın hiçbir özellik aranmadan herhangi birine nakledilmesi söz konusu değildir. Organ naklinde alıcı verici olacak kişilerin doku uyumları önem arz etmektedir. Alıcı ve vericinin doku uyumları testlerle belirlenir en yüksek doku uyumunda cerrahi işlem gerçekleştirilir. Ayrıca doku uyumunun yanı sıra nakille verilen bağışıklık önleyici ilaçlarla ameliyat başarısı yükselir” dedi.
“Beyin ölümü gerçekleşen kişilerin hayata dönmesi mümkün değildir”
Beyin ölümü tanısı alan kişilerin hayata dönmesinin mümkün olmadığının altını çizen Kırnap, “Beyin ve beyin sapı fonksiyonlarının geri dönüşümsüz olarak kaybolmasıdır. Bu kişiler yoğun bakım ünitelerinde verilen tüm tıbbi desteğe rağmen bir süre sonra diğer hayati organlar da fonksiyonlarını kaybederler. Beyin ölümü tanısı almış kişilerin hayata dönmesi mümkün değildir. Beyin ölümü kavramını tam olarak anlaşılamamaktadır: Beyin ölümü tıbbi bir ölümdür, geri dönüşümsüz bir süreçtir. Tıpta en temel ilke her bireyin kendi yaşam hakkı olduğu ve trilyonda bir yaşama dönüş şansı bile olsa bu şansın sonuna kadar kullanılması gerektiğidir. Hiç kimse için nasıl olsa ölecek tabiri kullanılamaz” diye konuşarak hastane yoğun bakım ortamında doktorlardan oluşan bir ekip tarafından tıbbi ölüm kararı verilmeden organ nakli düşüncesinin asla gündeme gelemeyeceğini söyledi.
Dinen de organ bağının bir sakıncası olmadığını ifade eden Kırnap, “Organ bağışının dini yönden sakıncası yoktur. Büyük dinlerin çoğu organ bağışını onaylamakta ve desteklemektedir. Bu konuda; Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu, 3.3.1980 tarih ve 396/13 sayılı kararı ile organ naklinin caiz olduğunu açıklamıştır. Bu kararda; 1. Zaruret halinin bulunması, yani hastanın hayatını veya hayati bir organını kurtarmak için bundan başka çarenin olmadığının mesleki ehliyet edilmesi, 2. Hastalığın bu yolla tedavi edileceğine ilişkin doktor kararının olması, 3. Doku ve organı alınacak kişinin bu işlemin yapılmış olduğu sırada ölmüş olması, 4. Organ veya dokusu alınacak kişinin sağlığında buna izin vermiş olması veya hayatta iken aksine bir beyanı olmamak şartıyla yakınlarının rızasının sağlanması, 5. Alınacak organ veya doku karşılığında hiçbir şekilde ücret alınmaması, 6. Tedavisi yapılacak hastanın da kendisine yapılacak olan bu nakle razı olması gerektiği belirtilmektedir. Yine aynı kararda “organınızı vereceğiniz kişi yaptığı iyilik ve fenalıklardan kendisi sorumludur” denilmektedir. Yine Kuran-ı Kerim’deki Maide Suresi 32’nci Ayette de ’kim bir insana hayat verirse onun tüm insanlara hayat vermişçesine sevap kazanacağı’ beyan olunduğunu hatırlattı.
Organ bağışı yapmak isteyen kişilerin başvuru yapabilecekleri yerleri aktaran Kırnap sözlerini şöyle sürdürdü; “İl Sağlık Müdürlüğü, hastaneler, organ nakli yapan merkezlere organ bağışında bulunabilirsiniz. Organ bağışı yapmak isteyen kişiler bu yerlere başvuru yaparak iki tanık huzurunda bir belge imzalayarak organ bağışı kartına sahip olurlar. Organ bağışı kartını alan kişinin, bağış kartını her zaman üzerinde taşıması gerekmektedir. 18 yaş ve üzeri akli dengesi yerinde olan herkes organ bağışı yapabilir ve organ bağışı kartı sahibi olabilir. Organ bağışı kartının bir bölümünde bağışlamak istediğiniz organlarla ilgili seçenekler mevcuttur. Bu bölümde işaretlediğiniz organlarınız dışında her hangi bir organınızın alınması söz konusu değildir.Kişi organ bağışı yapmış olabilir fakat evde yolda ya da kaza yerinde ölümü gerçekleşmiş ise organları alınamaz. Hastane ortamında tıbben ölümü gerçekleşmiş kişilerin organları alınabilir. Organ bağışı kartı sahibi olsanız dahi, istediğiniz anda ailenize bildirerek ve bağış kartınızı yırtarak, fikrinizden vazgeçebilirsiniz. Hiçbir zaman bağış kartı tek başına yeterli değildir. Ailenizin ya da yakınlarınızın rızası olmadan organlarınız alınamaz. Bu sebeple bağış yaptığınız andan itibaren bu kararınızı ailenizle paylaşmanız gerekmektedir, organ bağışı bir nevi mirastır. Kişilerin bir bedel karşılığı organlarını vermeleri 2238 sayılı yasaya göre yasaktır. Bağışlanan organlar, bu konuyla ilgilenen Ulusal Koordinasyon Sistemi tarafından tıbben acilliği ve doku uyumuna göre en uygun alıcıya nakil edilir. Bu belirlemede zengin, fakir, ırk, cinsiyet gibi ayrımlar kesinlikle yapılmaz. Organları alınan kişinin cenazesi, kamuoyuna yansıdığı gibi bir torba içinde teslim edilmez aksine son derece özenli bir şekilde vücut bütünlüğü bozulmadan aileye teslim edilir. Bu konuda nakil merkezleri özellikle hassasiyet göstermektedir.”
Organ naklinin kimlerden ve kimlere yapılabildiğini aktaran Doç. Dr. Kırnap, “Nakil ameliyatlarında kullanılan organların bir kısmı canlıdan genellikle de 4. dereceye kadar akrabalardan veya kadavra olarak adlandırdığımız vefat eden kişilerden sağlanmaktadır. Örneğin kafa travması nedeniyle beyin ölümü gerçekleşmiş bir kişinin sağlam kornea ve böbrekleri alınıp, görmeyen insanlara ya da diyalize giren kronik böbrek hastalarına nakledilebilir. Kadavranın sağlıklı karaciğeri de karaciğer sirozu ya da akut karaciğer yetmezliği nedeniyle nakil olması elzem olan hastalara nakledilebilir. Son dönem kalp, karaciğer ve böbrek yetmezliği olan hastalarda sağlıklı ve kaliteli bir yaşam sadece organ nakli ile mümkündür. Rakamsal olarak yaş konusunda bir sınırlama yoktur. Önemli olan kişinin genel sağlık durumu ve kronik sağlık sorunu olup olmadığıdır. Bu koşul sağlanmışa bağışlanan her yaş grubundaki kişinin organları kullanılır. Hasta nakil merkezine geldiğinde detaylı bir incelemeye alınır. Nakil konusu multidisipliner katılımlı organ nakli konseyinde tartışılır ve nakil yapılıp yapılmayacağına karar verilir. Bilinenin aksine nakle uygun olmayan hasta sayısı çok azdır. Şeker hastaları, B ve C hepatiti olan hastalarda da böbrek nakli olabilir. Canlı vericili hastalarda doku uyumsuzluğunun nakil kararında bir etkisi yoktur. Yine bazı hastaların vericisi olmasına rağmen, kan grubu uyumsuzluğu veya immünolojik testlerin uyumsuzluğu nedeniyle naklin yapılamadığı durumlarda çapraz nakil yöntemi ile bu sorun ortadan kaldırılabilir. Organ nakli önemli bir tedavidir. Hastaların yaşam süresi uzar, yaşam kalitesi artar ve hayata tekrar tutunurlar” dedi.