Covid-19 salgınında vaka ve vefat sayısındaki artış sürerken, Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Serhan Sakarya, insanların normalleşme sürecini yanlış anlaması, maske, mesafe ve hijyen üçlüsünü bir kenara bırakması ve aşıya karşı çok sayıda kişinin direnç göstermesinin tabloyu şimdiki durumuna getirdiğini ifade etti.
Her türlü uyarıya rağmen daha ilk doz aşısını olmayanların sayısı 30 milyonu geçerken, 2 doz aşı olanların sayısının 37 milyon olduğunu ancak bu sayının yeterli olmadığını ifade eden Medicana International İzmir Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Serhan Sakarya, virüslerin bozulmuş genetik yapılarını onarma şansının olmadığını, onaramadıkları için yüzlerce mutasyon geçirdiğini söyledi.
“Bir virüsün varyant oluşturması için çok sayıda insanda konak oluşturması gerekir” diyen Prof. Dr. Sakarya, “Şu an Covid-19 virüsünde hastalık yapıcı bölümlerine ilişkin mutasyonlar oluşuyor. Bir süre sonra hastalığın şiddetine ya da oluş şekline ilişkin bazı mutasyonlar da oluşabilir. Örneğin, virüsün genetik yapısı hastalandırmayıcı özellik haline gelebilir ya da tam tersi öldürücü özelliği artan bir hale gelebilir. Bunu engellemenin yegane yolu insandaki konaklamanın engellenmesidir” dedi.
Vaka ve ölüm sayısında yaşanan artışın çoğunlukla insanların normalleşme sürecini yanlış anlamasından kaynaklandığını dile getiren Prof. Dr. Sakarya, “Normalleştik diye maskeyi çıkartamazsın. Hijyenden imtina edemezsin. Evet sosyalleşecek insanlar, yüz yüze eğitim de başlayacak ama kontrollü şartlar altında bunları yapmak gerek. Önümüzdeki dönem artık kapalı mekanlara gireceğiz. Eğer bir şey yokmuş gibi davranmaya devam edersek Ekim ayında dünya lideri oluruz. Geçtiğimiz bayram insanlar öyle bir yer değiştirdi ve virüs öyle taşındı ki sanki kavimler göçü gibiydi. Bugün geldiğimiz durumda, virüsten kurtulmak şu an için hayal” diye konuştu.
“Yüzde 97’si aşısız hastalar”
Dünya tarihine bakıldığında insanların çoğunun ölüm nedeninin enfeksiyon olduğunu belirten Prof. Dr. Sakarya, “Maske, mesafe ve aşılama konusu çok önemli. Şu an diğer ülkelere bakıldığında aşılamada iyi gidiyoruz ama aşıya karşı direnenler var. Hep söyledim yine söylemek istiyorum bu kişiler insanlık suçu işliyor. ‘Aşı olmamak benim özgürlüğüm, benim seçimim’ deme şansı yok bu kişilerin. Bir süre sonra kanser aşısı çıkar ve aşı olmak istemezse o beni ilgilendirmez. İsterse olmasın ancak konu enfeksiyon hastalığı ise böyle bir şey söyleme şansı yoktur. Hastanelerde servislerde ya da yoğun bakımlarda baktığınızda tedavi gören hastaların sadece yüzde 3’ü aşılı. Geri kalan yüzde 97’si aşısız. Artık gerçeklerin farkına varmamız gerek” şeklinde konuştu.