İzmir Ticaret Odası (İZTO) mayıs ayı olağan meclis toplantısında konuşan İZTO Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener, Kemalpaşa Lojistik Köyü ile ilgili çalışma grubu kurduklarını belirterek, “Ülkemizde kara-deniz-tren hattı entegrasyonunu bu kadar geniş bir hinterlandda yapabilecek başka bir alan bulunmuyor. Ancak kentimizde halen faaliyete geçmiş çoklu taşıma özelliklerine sahip bir lojistik merkezi bulunmamasını eksiklik olarak değerlendiriyoruz. Bu kapsamda değerlendirildiğinde Kemalpaşa Lojistik Köyü’nün bu eksikliğin giderilmesinde önemli bir rol oynayacağı kanaatindeyiz. Bu kadar somut ve ilerlemiş bir proje ile ilgili konuşuyorum. Çalışma grubumuz çalışmalarını bitirdikten sonra bütün izinleri alıp harekete geçmiş olacağız” dedi.
İzmir Ticaret Odası mayıs ayı olağan meclis toplantısı, çevrim içi olarak düzenlendi. İZTO Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener, toplantıda gündemi değerlendirdi. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’nu İZTO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Cemal Elmasoğlu ve Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkan Yardımcısı Birol Celep ile ziyaret ettiklerini söyleyen Özgener, bu ziyarette sektörel konuların yanı sıra İzmir limanları ile ilgili konuları ve Kemalpaşa Lojistik Köyü ile ilgili görüşleri de aktarma fırsatı bulduklarını belirtti. Bakan Karaismailoğlu’nun da konuyla ilgili olumlu görüşlerini paylaştığını ve kendilerinden bu konuda bir çalışma beklediğini ilettiğini kaydeden Özgener, “Bunun üzerine bir çalışma grubu kurduk. Şu an işletim ve yönetim modeli alternatifleriyle birlikte, fizibilite çalışmasını hazırlıyoruz. Bu konuda kısa zaman içerisinde önemli bir yol alacağımıza inanıyorum. Pandemi sürecinde tüm dünyada sekteye uğrayan lojistik ve tedarik zincirinin aksamadan işlemesinin ne kadar önemli olduğunu tecrübe ettik. Lojistik ağları, aksamayan tedarik zinciri, sahip olduğu avantajlı konumu sayesinde ülkemizin pandeminin başından itibaren global tedarik zincirinde yakaladığı yükseliş ivmesinin devam ettirilmesi konusunda çalışmalarımıza devam etmemiz önem arz ediyor. Bu noktada liman kenti olma özelliği nedeniyle geçmişte Doğu Akdeniz’in ticaret kavşağında olan İzmir, günümüzde de lojistik bir merkez olma özelliğini sürdürüyor. Sadece İzmir’in değil, Ege Bölgesi’nin ihracatının gerçekleştiği, hatta Marmara ve Akdeniz bölgelerinin bazı kentlerinin yüklemelerinin yapıldığı İzmir Alsancak Limanı, Aliağa bölgesinin büyük potansiyele sahip limanları, Çeşme’deki Ro-Ro limanı, yapımı devam eden Kuzey Ege Çandarlı Limanı ile kentimiz büyük bir lojistik potansiyele sahip. Ülkemizde kara-deniz-tren hattı entegrasyonunu bu kadar geniş bir hinterlandda yapabilecek başka bir alan bulunmuyor. Ancak kentimizde halen faaliyete geçmiş çoklu taşıma özelliklerine sahip bir lojistik merkezi bulunmamasını eksiklik olarak değerlendiriyoruz. Bu kapsamda değerlendirildiğinde Kemalpaşa Lojistik Köyü’nün bu eksikliğin giderilmesine önemli bir rol oynayacağı kanaatindeyiz. Bu kadar somut ve ilerlemiş bir proje ile ilgili konuşuyorum. Çalışma grubumuz çalışmalarını bitirdikten sonra bütün izinleri alıp harekete geçmiş olacağız” diye konuştu.
“Tır gümrüğü, Kemalpaşa Lojistik Köyü içinde yer alabilir”
AK Parti İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kaya, son Başbakan Binali Yıldırım’ın Başdanışmanı Ömer Sertbaş, İZTO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Cemal Elmasoğlu, Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, İzmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ercan Korkmaz’dan oluşan heyet ile birlikte Ticaret Bakanı Mehmet Muş’u ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nu da ziyaret ettiklerini ifade eden Özgener, “Pandemi sürecinde işleri bozulan ve zor günler geçiren işletmelerin finansman yükünü azaltmak için destek sağlanmasına yönelik önerilerimiz başta olmak üzere, makroekonomik ve sektörel önerilerimizi ilettik. Ticaret Bakanımıza tır gümrüğünün bir an önce hayata geçirilmesinin çok önemli olduğunu ve odamız, Ege Bölgesi Sanayi Odası, İzmir Ticaret Borsası ile Ege İhracatçı Birlikleri tarafından işletilmesi ve yönetilmesi talebimizi aktardık. Ticaret Bakanımız, bu önerimizi olumlu değerlendirerek Tır Gümrüğü’nün Kemalpaşa Lojistik Köyü içinde yer alabileceğini ve bununla ilgili olarak Ulaştırma ve Altyapı Bakanımız ile görüşmemiz hususunda bizi yönlendirdi. İki faaliyetin aynı alanda olması ve bununla ilgili meslek örgütlerinin yönetimi ve işletimine talip olmasını da oldukça olumlu karşıladı” diye konuştu.
Sepil’e kararı gözden geçirme önerisi
Bu akşam Süper Lig’e İzmir’den bir takımın çıkacağını hatırlatan Özgener, “Altay ve Altınordu, rakiplerini yenerek Süper Lig’e yükselmek için final maçı oynamaya hak kazandılar. Kentimiz 2002-2003 sezonundan sonra ilk defa Süper Lig’de iki takım ile temsil edilecek. Final maçı bugün saat 20.00’de. Köklü camialarımız Altay ve Altınordu’ya başarılar diliyorum. FIBA Şampiyonlar Ligi’ni ikincilikle bitiren Pınar Karşıyaka’yı da tebrik eder, İzmir’imize ve ülkemize bu heyecanı yaşattığı için teşekkür ederiz. 2. Lig’e yükselmeyi başaran Bucaspor 1928’i de yürekten kutluyorum. Yanı sıra, Göztepe Gürsel Aksel Stadı da, lig şampiyonluğu maçına ve kupa finaline ev sahipliği yaptı. Modern stadımızda lig ve kupa şampiyonu olan Beşiktaş camiasını tebrik ediyorum. Alsancak ve Karşıyaka Stadyumlarının da bir an evvel devreye girmesini sabırsızlıkla bekliyorum. Göztepe’mizin başarılı kulüp başkanı Sayın Mehmet Sepil, haziran ayı içinde yapılacak genel kurulla görevinden ayrılacağını bildirdi. Kulüpler Birliği Başkanlığını da başarıyla yerine getiren ve Gürsel Aksel Stadının hayata geçmesi ile Göztepe’nin Süper Lig’e çıkmasında ve başarılar edinmesinde büyük emekleri olan Sayın Sepil’e kentimize ve spor dünyasına katkılarından dolayı teşekkür ediyoruz. Ancak ben sayın başkanın bu konudaki kararını tekrar gözden geçirmesini temenni ediyorum” ifadelerini kullandı.
“Stoklama var”
Pandeminin başında ekonomi ve ticarette baskın olarak ilk karşılaştıkları sorunun talep problemi olduğunu belirten Özgener, şöyle devam etti:
“Ancak bu yıl konteyner problemi ve jeopolitik belirsizliklerin eklenmesiyle arz problemiyle karşı karşıyayız. Arz ve talep dengesizliğinin dünya ekonomisinde önemli sorunlara neden olması bekleniyor. Hepimizin takip ettiği çip krizinin sadece otomotiv sektöründe yol açacağı kayıpların 130 milyar doları bulacağı ve otomotiv üretiminde 3 milyon adetlik bir düşüşe yol açacağı hesaplanıyor. Aynı zamanda, yaşadığımız aşı kıtlığı sorununa, hammadde ve gıda fiyatlarında yaşanan artış eşlik ediyor. Bu durumu körükleyen etmenler arasında stoklama da var. Stoklama artıyorsa işlerin iyi gittiğinden söz etmek pek mümkün olamaz. Hem arz yönlü problemlerin hem de gelişmiş ülkelerde açıklanan büyük ekonomi paketlerinin talebi tetiklemesiyle, global enflasyonla ilgili endişeler dile getirilmeye başlandı. Eğer enflasyon gelişmiş ülke merkez bankalarını para politikalarını sıkılaştırmaya iterse, bu durumun 2013’teki gibi gelişmekte olan ülkelerden sermaye çıkışına sebep olabileceğini ve bizim gibi ülkeleri de etkileyebileceğini göz önünde bulundurmalıyız. Zorlu sürece rağmen ülkemizin değişen ve dönüşen yeni dünya düzeninde önemli avantajları var. Tedarikçi seçiminde tüketim pazarlarına yakınlık, kıtalar arasındaki köprü konumumuz, birçok sektörde Çin’e alternatif görülmemiz, üretim yeteneğimizin yüksek olması, piyasa koşullarına hızlı tepki verebilme potansiyelimiz ve firmalarımızın çevikliği gibi fırsatları daha fazla kullanmalıyız.”
“Gerçek-tüzel kişi ayrımı kaldırılmalı”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 17 Mayıs’ta faaliyetlerine zorunlu olarak ara verilen işletmelere yönelik hibe destek paketi açıkladığını hatırlatan Özgener, “Paketten odamız üyesi olan 2 bin 20 gerçek kişi taciri faydalanacak. Başvuru şartlarının sağlanması durumunda 5 bin TL hibe desteği 175 üyemizi, 3 bin TL hibe desteği ise bin 845 üyemizi kapsıyor. Gerçek-tüzel kişi ayrımı yapılmamış olsaydı, hibe destek paketinden 2 bin 20 üyemizin yanı sıra 11 bin üyemiz daha faydalanabilecekti. Gerçek-tüzel kişi ayrımının kaldırılarak hibe destek paketinden kapsam dışında kalan üyelerimizin de faydalanmasını diliyoruz. Hibeler, piyasadaki çarkların dönmesine hiç kuşkusuz katkı sağlayacak ve Covid-19 kısıtlamaları nedeniyle zor günler yaşayan reel sektörümüz için moral kaynağı olacaktır. Finansmana ulaşımın kolaylaşması için nefes kredisini de memnuniyetle karşılıyoruz” dedi.
“Global toparlanmadan olumlu etkileniyoruz”
Pandeminin ülkeleri, şirketleri, sektörleri çok farklı etkilediğini kaydeden Özgener, şöyle konuştu:
“Sanayi üretimimiz 1. çeyrek için yüzde 5’in üzerinde büyümeye işaret ediyor. Ancak salgın ekonomisinde herkes aynı şekilde büyümüyor. 2012’den beri net karlılık oranları ilk defa yükselişe geçti. Fakat karlılık oranlarında da sektörler arasında belirgin farklılıklar gözleniyor. Özellikle ihracatçı olmayan sektörlerimizin karlılık oranları hala düşük. Özel sektörün döviz açık pozisyonu ülkemizde son yıllarda azaldı, ama hala GSYH’nın yüzde 30’u seviyesinde. Bu yüzden döviz kuru oynaklığının oluşturabileceği riskler karşısında hassas durumdayız. Salgınının uluslararası ticarette neden olduğu daralma sonucu 2020 yılı nisan ayında 9 milyar olarak gerçekleşen ihracatımız, 2021 yılı nisan ayında 18,8 milyar dolar oldu. Bu değer ile tüm yılların en yüksek nisan ayı ihracat değeri ve ayrıca tüm yılların en yüksek ikinci ihracat değeri gerçekleşti. Sektörlerin hepsinde ihracat anlamında genel bir toparlanma var. Global toparlanmadan olumlu etkileniyoruz. 2020 yılı nisan ayında ihracat yapan firma sayısında, 2021 yılı nisan ayında yaklaşık yüzde 50 artış yaşandı. Ülkemizde mart ayında genel ticaret sistemine göre ihracat yüzde 42, ithalat yüzde 26 arttı.”
“250 milyar dolar ve üzerindeki bir ihracata gidecek potansiyel var”
İhracatın rekor seviyelerde olduğunu ancak ithalattaki yüksek artıştan dolayı bunun cari dengeye olumlu yansımadığını söyleyen Özgener, Türkiye’nin risk primlerinin düşmesi ve kredi maliyetlerinin düşmesi için dış denge görünümünün rezervlerde sürdürülebilir bir iyileşme ile düzelmesi gerektiğini belirtti. “2021’de 200 milyar dolarlık ihracata bu rekorlar sonrasında ulaşılabileceğimizi düşünüyoruz” diyen Özgener, Türkiye’nin önümüzdeki yıllarda 250 milyar dolar ve üzerindeki bir ihracata gidecek potansiyelinin olduğunu, ihracatta niceliğin yanı sıra niteliğin de önemsenmesi gerektiğini, daha fazla katma değer, markalaşma ve teknoloji ihracatının hedeflenmesi gerektiğini dile getirdi.
“Eylülde umut var”
Mevcut durumda gelirleri en çok eksiye düşen sektörlerin yeme-içme-restoranlar, turizm konaklama işletmeleri ve seyahat acenteleri olduğunu vurgulayan Özgener, “Dünya Turizm Örgütü aşı uygulamasının hızı ve dağıtımının beklenenden daha yavaş olmasının turizmin yeniden başlamasını daha da geciktirdiğini ifade ediyor. Fakat önümüzde global anlamda iki senaryo var; temmuz ayında olabilecek toparlanma daha az bir ihtimal olarak görülüyor. Ancak, eylül ayında beklenen toparlanmanın tüm dünyayı olumlu bir şekilde etkileyeceğine ilişkin beklenti oldukça yüksek” diye konuştu.
“Genç-kadın işsizliği arttı”
Pandemi döneminde genç-kadın işsizliğinin arttığını da söyleyen Özgener, İzmir’in bir üretim kenti olarak sanayi payının İstanbul ve Ankara’ya göre daha yüksek olmasına karşın istihdam sağlama kapasitesinin düşük olduğunu kaydetti. İşgücü piyasasında reforma ihtiyaç olduğunu ifade eden Özgener, “Genç işsizliğin azaltılmasına ve yeni istihdam olanakları sağlanmasına ilişkin önerilerimizi de yakın zamanda TOBB ile paylaştık. Sanayi kesiminin üzerindeki enerji, girdi, istihdam başta olmak üzere üretim maliyetleri azaltılmalı ve istihdamın üretken yatırımlara yönlendirilmesi için istihdamı dönüştürücü politikalar hayata geçirilmeli. Genç personel istihdamında sürekliliğin sağlanması için pandemi sürecinde tam zamanlı mesai yapan çalışanların sosyal güvenlik primlerinde indirim yapılmalı. Meslek liselerinin, üniversitelerin müfredat ve alt yapıları iş dünyasının gerektirdiği yeni teknoloji, dijital üretim ve satış biçimleriyle uyumlu hale getirilmeli. Mesleki ve teknik eğitimde özel sektöre daha fazla inisiyatif verilmeli. Gençleri girişimciliğe yönlendirmek amacıyla yükseköğretim programlarında daha fazla girişimcilik ve inovasyon bölümlerine yer verilmeli. Yeni mezun gençleri istihdam eden işletmelere belirli süreyle özel ’Hayata İlk Adım’ finansman destekleri sağlanmalı” şeklinde konuştu.